Engelleyip, ardından hemen engeli kaldırmış.

Tek bildiğim yol;

Hesabını gizli yap. Ondan sonra takipçiler de gel istemediğin kişinin üzerine, listeden çıkart. Sonra hesabını tekrar aç.

şöyle yapıyoruz biz onu.

artık bizi takip etmesini istemediğimiz kişi önce engelliyoruz, sonra engeli kaldırıyoruz. takipten düşmüş oluyor.

"takipçilerim arasından çıkar" var. çok basit yani.
profilinde takipçilere tıklıyosun ilgili kişiyi bulup yanındaki 3 noktadan çıkarıyosun.

Engelleme vs olmadan doğrudan takipçi listesinden kaldırma var.
Takipçilerinize girdiğinizde ismin yanında takiptesin veya takip et yazıyor halihazırdaki takip durumunuza göre, onun yanında da üç nokta var. O üç noktaya tıklayınca takipçiyi çıkar seçeneği çıkıyor. Böyle olunca o kişinin takip edilen, sizin de takipçi listenizden kalkmış oluyor.

Bütçen ne kadar?

500 diyelim.

dışarı ses vermesin

ben de dışarıdan ses almayayım otobüste vs.

Sennheiser HD 4.40 kullanıyorum memnunum.
Şu anki fiyatını bilmiyorum ama bir bak istersen ben senin bütçen kadar bir fiyata almıştım aşağı yukarı.

jbl t450bt kullanıyorum, ses kalitesinden çok memnunum.

Sennheiser ocx 686g.
Memnunum.

Hd 4.40 bt. Epey iyi

Marshall major 2 ve Urbanears Plattan var ikisi de iyi memnunum.

bütçenin çok çok üstünde ama sennheiser pxc 550.

kusursuz bi kulaklık.

Bose qc 35 ii kullanıyorum. Müthiş bir şey.

Ok tesekkürler

Seni engellememiş. Takipçileri arasından atmış seni. Engellese hiç göremezdin.

Engelleyip hemen ardından engeli kaldırmış.
Böylelikle ikiniz de birbirinizi takipten çıkmışsınız.

Tamam anladim ne hali varsa görsün ahshd:D

"Engelleyip hemen ardından engeli kaldırmış.
Böylelikle ikiniz de birbirinizi takipten çıkmışsınız."

durum böyleyse arkadaşının kafa çalışıyor :)) ulan millet neleri hesaplıyor, helal olsun :)

kitapta sol el parmakları rakamlarla, sağ el parmakları ise harflerle gösterilmiş ve buna bağlı olarak bir notasyon oluşturulmuş. Sizin tek yapmanız gereken, en başta bu notasyonu tam tersi gibi düşünüp bu şekilde akılda tutmak. Notasyona alıştıktan sonra eserleri icra edebilirsiniz. Zaten sağ el kullananlar da notasyonu ezberlemek zorunda, siz sadece farklı bir biçimde ezberleyeceksiniz.

5 senedir çalıştığım iş yerinde beni mutsuz eden tek şey maaşım, yani soruna en güzel yanıtı verebilecek kişilerden birisiyim ve cevabım en az iki katı, evet en az.

%50

brakgn ü görmeden %50 diye düşündüm. yani +1

İhtiyacınıza göre değişir. Zaten yetmiyorsa yüzde on bile ikna edici olabilir ama kaçın yüzde onu? 3000 iken 3300 mü olacak 5000 iken 5500 mü? Yani çok spesifik bir soru. Ama maaştan da memnunsanız iki kat fark yoksa risk almanın manası yok. Kaldı ki yeni iş yerinde işleriniz rast gitmezse ve çıkarsanız bir veya birkaç ayda aldığınız o farkı da eritirsiniz.

Tamamen kişisel bir soru. nihayet +1 aradaki farkın ne kadar olduğu ve sizin için anlamlı olup olmadığı ile bağlantılı.

Minimum 2 kattan kapı açılır, %75 civarı bir artışa okeylenir.

Yorumlarda min 50% çıkıyor ama sektör ortalaması da belli sonuçta, iki kat biraz zor olur gibi geliyor.

@nihayet ve @yasasın yemek yemek maaşımda da sorunum yok, bana yetiyor ihtiyacım fazlasına yok şimdilik. Ama sektör ortalamasının altında aldığımı da biliyorum diyebilirim.

60-70

Mutluluk ve iç huzur başka hicbir şeyden önemli değil. Öyle ki tanıdığım insanlar maaşından daha düşük veren ve kendini mutlu edeceklerini düşündüğü başka işlere geçtiler. Ama Daha düşükte daha mutsuz olurum diyorsan, %25 artis iyidir.

Ben de mevcut işindeki maaşından memnun olmayan birisi olarak %40 diyorum. Maaş dışındaki etmenler bu oranı aşağı çekebilir. Eğer tek mesele para ise, başka bir huzursuzluk yok ise % 40.

2 tane var, biri orta kalite biri kaliteli. birini iş yerinde her gün öbürünü bazı günlerde sıkıyorum. her gün sıktığım 2 ay gidiyor, öbürü 3-4 ay.

100 ml şişede yaklaşık 1500 spray var.
Her sabah işe gittiğimde 5-6 spray sıkıyorum.
Öğlen tekrar tazeliyorum.
Böylelikle 5-6 ay yetiyor.

orta kalitede edt bir koku 8 9 fıs aralığında her gün kullansan 8 9 ay gider. günlük kullanılan ve gece sıkılan olmak üzere iki kokun olsa, sıkmayı unuttuğun günleri de çıkarsak 2 sene gitmesi lazım. güneş görmesin kokuların bu arada, üst notaları kaybolur yoksa.

Yazlik ve ilkbaharlik kisacasi sicak hava icin olan parfümler cok daha cabuk bitiyor.
Aksine kislik olanlar bitmiyor cunku aromalar agir oldugundan ve kaliciliklari yuksek oldugundan (edp) az sikim yetiyor. Su an sabahlari cikarken ve oglen eve yemek icin geldiğimde sikiyorum misal. Haliyle yaz sonuna 2 parfumden biri biter.

Gecen sene tam da bu zamanlar Clinique Happy aldim (50 ml imis), yarisindan biraz altta su anda. Arada bir Bath & Body Works fisfislari sikiyorum ama nadir. Cok kimyasal kokuyorlar.

Genelde seyahat boyu parfum aliyorum. 5-6 ay gidiyor. Evde 16 ml'lik 5 parfumum daha var ama daha acmadim. Bu bitsin, ondan sonra acacagim. Muhtemelen Mart ayini bulur o da.

Duzenli olarak kullandigim tek sey organik roll-on. Pek parfum sikmiyorum.

Bana da benzer bir muamele çektiler.
Uzatmadım. Ama düşününce, bu adamlar bir defa araca atladı mı gün boyu bir sürü yer geziyorlar. Al-ver yaptıkça eldeki para değişiyor, dolayısıyla tam bozukluk olmaması bence anlayışla karşılanabilir bir şey.

Bence yaptığın hiç hoş değil ne kadar gaddarsın

biz milletçe hep tek haklı seçmeye çalışırız ama bazen iki taraf da haklı olur ya bu öyle bir şey.

kimin haklı olduğundan ziyade o kurye bir gün dayak yer. genelde çoğu böyle. aynı şeyi daha düzgün söyleyese eminim seni de rahatsız etmezdi. ya da parayı verirken maalesef bozuğumuz yok diyebilirdi.

mal işte. "abi bozuk param kalmadı, bir dahaki sefere halledelim" dese bile yeterliyken ukala ukala konuşmuş. Kafayı gömersek haksız biz olacağız, bas şikayeti geç.

Valla ben de uyuz oluyorum. O kuruşlar beni fakir etmez ama onları zengin eder. Neden hep kargo firmasında kalıyor para üstü diye sinir oluyorum. kartla ödeme işini de beceremiyorlar zaten.

sırf bu muhabbet yüzünden ve sürpriz tutarlarla karşılaşmamak için ücretsiz kargoyla alırım her şeyi.

Sen adama 18 kuruşu geri verdin mi?

kargocular ekseriyetle böyle. yine dua et 12.18'e direk 13 istememişler.

Adamın işine saygısı yok. O işle de motive olmak zor tabii.

Aventus kullanmıştım. Ferah, temiz bir koku, mevyeli kokuları seviyorsan deneyebilirsin. Benim aventus ile ilgili tatmin olmadığım nokta kalıcılığı idi, öküz alınacak paraya 1 şişe parfüm alınca, haliyle kalıcı ve fark edilirliği yüksek bir koku bekliyorsunuz, ama kalıcılığı hayal kırıklığı.
Aventus hakkında sığ bir yorum yapmak gerekirse "ananas kokusu" diyebiliriz. Ha birde, denemeden almayın, seveni çoktur ama sıradan bulanda çok insan vardır.

Aventus, ananas kokusu gibi, evet. Belki onun biraz daha şekerlisi denebilir. Yazın biraz ağır kaçar muhtemelen. Bahar aylarında ideal bence.

Hermes daha yazlık parfüm. Biraz daha turunç tonları hakim. Ben turunç kokusu (limon, portakal, mandalina vb.) sevmiyorum.

Dior olanı bilmiyorum ama intense kokular genelde kışlık olur. O da yazın boğar muhtemelen.

Aventus acayip abartılmış ve etrafta bir sürü kopyası olan bir parfüm.
Kokusuna kötü diyemeyeceğim ama aklını başından alacak bir şey değil.
Genelde erkeklerin daha çok beğendiği bir parfümdür.
Ayrıca verilen paraya kıyasla komik bir performansı var.

Terre D'Hermes beğenilen bir koku, güzel bir imza parfümü olabilir ama vetiver kullanımıyla herkese hitap etmeyebilir. Performansı fena değil. Ama biraz olgun adam kokusudur bana göre. Hatta takım elbise kokusudur.

Dior Homme Intense, koku olarak oldukça klas ve herkesin beğenebileceği bir parfüm. Hafif feminen bir havası var. Ancak yeni şişelerindeki performansı çok da ahım şahım değil. Yine de bu üçü arasından benim favorim Dior Homme Intense.

terre di hermes kullanıyorum, parfüm baya güzel, girdiğin ortamda anında hissettirir ama biraz amca parfümü havası da var.

Dior Homme Intense kullanıyorum ben. Yazın da akşamları sıkıyorum bazen, ama her zaman değil.

terre d'hermes çok güzel. bana bazen biraz ağır gelse de çok beğeniyorum. bitince yenisini alırım.

Blue de Chanel. Kadınlar içine düşer.

Ben gitar kursuna gidiyorum. Bizim eğitim merkezinde bağlama kursu da var. Oradakiler gitardan çok daha hızlı ilerliyorlar. Bence hemen kaparsınız. Yaş ortalaması genelde yüksek oluyor. Türk halk müziğini keşfetmeye başlayacağınız için bağımlısı olabilirsiniz çünkü çok fazla kaynak var.

Muhteşem bir hobi.
Başlayın, öyle veya böyle vaktinizi boş şeylerle geçireceksiniz. Şu dünyada her insan ömrüne bir müzik aleti sığdırabilmeli bence.

Bu işe başlayacaksanız şu eğride ilerleyeceksiniz:
www.flashcardlearner.com

Başlangıçta biraz sıkılabilirsiniz. Çoğu kişi ilk büküm noktasını geçemez. Çünkü hemen türkü çalayım ister. Belki ilk 1 ay sadece nota öğrenecek ve bağlama tutuşu üzerinde duracaksınız. Çok fazla pratik yapmanız gerekecek. Yeri gelecek 1 saat boyunca do re mi fa sol kalıbını tekrar edeceksiniz. Başta yapamam dediğiniz hareketleri bu şekilde yavaş yavaş yapmaya başlayacaksınız.

Şunu unutmayın. Öğrenmek sıkıcı bir süreç. Türkü çalışmak, egzersiz çalışmak çoğu zaman can sıkıcıdır. Ama onu kavrayıp, 500. denemeden sonra başarabilmek muazzam bir keyif verir.

Çaldıklarınızın kulağa hoş gelmesi için min. 2 yıla ihtiyacınız var. Bu süre öncesinde de elbette birçok türküyü çalabilir halde olacaksınız ancak süslemeler, geçişler, perdelere doğru basma gibi şeyler 2 yılda ancak oturacak.
Bazı tekniklerin oturması, yöresel tavırların öğrenilmesi, bağlamada artık kendi çapınızda farklı şeyler deneyebilecek, parçaları kulaktan çalabilecek kıvama gelmek için ise min. 4 yıl gerekli. Günde 1-2 saatlik bir çalışmayla 4 senede iyi bir noktaya gelmeniz mümkün.

çok büyük, kurumsal bir firma olmadıkça kimse okulu nasıl bitirdiğine bakmaz. önemli olan tecrübe.

3 üzeriyse bence yazılmalı. sonuçta yapacağın işlerin teorik derslerinde başarılı olduğunu belirtmek bana mantıklı geliyor. burs da yazılır bence.

yüksekse yazın, ayrıca Türkiye içinse Burslu diye de belirtin bence.

Basarinizi yazmaniz lazim, diploma notunu degil.

Mesela diploma notu olarak 3.5 yazdiniz. Belki o fakultenin ortalama mezuniyet notu 3.6?

Ya da ortalama mezuniyet notu 2.5, siz 2.9 ile mezun oldunuz?

CV'yi okuyana hicbir sey ifade etmez mezuniyet notunuz, ama bolum 6.'si olarak mezun oldum gibi basarinizi gosterecek bir sey yazarsaniz anlami olur.

Bursu da yazin ama gene basarinizi gosterecek, okuyana bir sey ifade edecek sekilde yazin.

Yazılır tabii ki. Diploma notu insanlar beğense de beğenmese de üniversitedeki çabanın bir göstergesi. 2,00 ile mezun olmak başka, 3,50 ile mezun olmak başka. Burslu okunduğu da yazılmalı. Burs kazanmak da bir çeşit başarı göstergesi olabilir.

mesela burslu okuduğumuz bölümden 3.80le bölüm ikincisi mezun olduk. bunun hepsini yazmak mı gerek? hangisi yazılmalı? veya illa hepsini yazacaksak ne sırayla yazmalı?

bazı şirketler staj, iş başvurularında belirtilmesini istiyor. adayları değerlendirirken önemsiz de olsa bir kriter olarak kabul edilebiliyor demekki. bir de cvyi kim inceliyor, neye göre değerlendiriyor çok belirsiz. yurtiçi, yurtdışı katıldığımız etkinlikleri, kursları, aldığımız eğitimleri yazıyoruz mesela ama cvye bakan bunların kaçından haberdar veya kaçını okumaya zaman ayıracak hiç bilmiyoruz. onun yerine ortalama, burs, dil, sınav puanları vs. daha belirleyici bence ilk aşamada.

Yazılır, görgüsüzlük değildir.
Hele ki derece varsa muhakkak belirtilmelidir.

Bursum "Grants&Awards" kısmında yazıyor. başarı bursu

Not ortalamam yerine "high honors" yazıyor.

sayıyla not ortalaması yazanı görmedim. gerek yok. high honors varsa yaz geç işte.

Yeni mezunlar gpa belirtir.
Sizin durumunuzda ayrıca burs yazmaya gerek yok bence başarınız zaten görünüyor. Ayrıca öss dereceniz varsa (ilk 100) yazılabilir.

Tesadüfen gördüm az önce, değil diploma notu tüm derslerin notlarını istemişler.

www.bain.com

derece varsa mutlaka yaz. not ortalaması değil de yüksek onur, onur gibi dereceler yazılabilir.

Le male ve armani acqua di gio'yu öneririm. Pahalı ama güzel parfümler.

Burberry Touch
Mağazada dene, hoşuna giderse internetten al.

favorim yılların fahrenheit'ı.
pek uygun fiyatlı değil, ama bir bak.

Uygun degil ama chanel allure home sport

Dior Sauvage veya Acqua Di Gio Profumo

Bleu de Chanel ve Chanel Allure Homme Sport ve Sport Extreme'in üçü de çok iyi ama uygun fiyatlı değiller. Dior Sauvage var; o da uygun fiyatlı değil pek ama kalıcılığı ve ferahlatıcılığı çok iyi. Biraz bağırıyor yalnız parfüm. Bu özelliği sevmiyorsan almayabilirsin.

parfumhobisi.com

Şu vatandaştan epey dekant parfüm alıp deneme fırsatım oldu. Tanımam etmem ama sitenin sahibidir ve güvenilir birisidir. Minimum 5 ml alabiliyorsun. Kör alış yapmaktansa bu şekilde denemeni öneririm.

5 ml Bond alır denersin (40 TL)
5 ml armani code denersin (10 TL)
Benden tavsiye, forumun aynı bölümünde armani code profumo satan biri varsa bulup onu da deneyin. Hayvani bir performansı var.

Boyner.

Ne Boyner'i, ne Sevil'i kardeşim.
% 25 daha fazla para ödersin böyle yerlerden satın alırsan.

N11'den şu ana dek 10'a yakın parfüm aldım. Hiçbirinde sorun yaşamadım.
Soru-cevap kısmından batch kodlarını isteyin ve sorgulatıp taze olduklarından emin olun. Sonra gözü kapalı alın. Kimse kolay kolay sahte parfüm satamaz böyle sitelerde. İmajına dikkat ediyor satıcılar. Bakacaksınız satıcının beğeni puanı %97'den aşağı olmamalı (Az biraz fazla para verip %99 olandan alışveriş yapmakta fayda var). Bir de satıcının mağaza yorum sayısı en azından 500 olmalı. O zaman bu adam uzun süredir satış yapıyor ve olumsuz geri dönüş almıyor demektir.

trendyol ve 1v1y düzenli indirim yapıyorlar. parfümlerim bitmeden denk geliyorum hep, son 4 parfümümü oradan aldım, hiç biri bayat ya da skt'sinin bitimine yakın çıkmadı.

Sephora. Omline satış yok ama.

kesinlikle Boyner. Trendyol'dan 5 yıllık parfümleri almaktansa 3 kuruş fazla verip Boyner'den alırım.

Ben trendyoldan aliyorum genellikle, memnunum, bir sorun yasamadim

Az konuşandan kasıt nedir ? Diyaloğu sürdüremeyen mi mesela ? Yoksa hem konu açmayan, hem diyaloğu sürdüremeyen birinden mi bahsediyoruz ?

Genel kültür olmalı. Gezip görmüşlük olmalı.
Gündemden haberdar olunmalı.
Hemen her sohbette paylaşacak bir şeylere sahip olunmalı.
Sohbet bitsin diye değil de uzadıkça uzasın diye gayret sarf edilmeli.
Çok anlamlı, spesifik şeyler söylemek için çaba harcanmamalı.
Deneyimleri, hobileri paylaşmalı. Konunun anlatılmak istenen yere gelmesi beklenmemeli.
Her şeyden önde istek olmalı diye düşünüyorum. Konuşma açlığı çeken biri olmadığım için ben bu anlattıklarımın hiçbirini yapmıyorum. Ama çevremden gözlemlediklerim bunlar.

@EasyTiger
bazı insanlar vardır ayaküstü konuşmada bile bağlar insanı. mesele burda aslında. konuşma nasılsın iyi misin'den sonra tıkanmamalı. ilgi çekici diyalog oluşturma, karşındakinin safe zone'una girme ve bu şekilde sohbeti ilerletme nasıl olmalı işte?

anlatacak dinlemeye değer konuları hazır olmalı.
gündemi takip edebilirsin , belli bir konuda araştırma yapabilirsin ilginç bir konu olursa daha güzel olur .
ben liseden sonra bir süre tarihi yerlerle ilgili efsanelere kafayı takmıştım mesela . arkadaş sohbetlerinde biri ayasofya dese başlıyordum anlatmaya . biri yedi kule dese başlıyordum anlatmaya.
özellikle tekrar anlatsana diyenler oluyordu.
çocukken sessiz biriydim odamdan çıkmaz gelen misafirlere hoşgeldin demezdim .

Bu mevzuları zorlamayla yapmaya çalışmak daha kötü sonuçlar doğurur. Konuşayım diye istemediğiniz bir karakter gibi algılanabilirsiniz. Oluruna bırakın bence.

İki kriter diyebilirim

1. Karşı tarafı konuşmak. Son kurduğu cümleden yeni sorular sorulabilir

2. Kendinizi yenileyerek birikiminizi arttırarak sohbet alanlarını genişletebilirsiniz. Sonrası pratik. Önce başarısız denemeler, sonra gitgide daha iyi oluyor. Gelişim için kendini değerlendirme önemli.

Karşı tarafın safe zone'una girme olayı karmaşık. Karşı tarafın sizi kabul etmesi lazım. Anahtar : güven ve ilgi. Ama yetmeyebilir. Zaman gerekebilir.
He bazı insanlar var. Her yere girip çıkabiliyorlar. Dışarıdan şeytan tüyü var bu herifte deriz hani. Bunun öğrenilip öğrenilemeyeceğini bilmiyorum. Şahsen öyle biri de değilim.

1.karşı tarafı konuşturmak olacaktı.*

ayıp diildir de göstermeden girmekte fayda var, durduk yere tartışıp tadınızı kaçırabilirler

Bence getirmekte sakinca yok ama tartismamak icin bunu belli etme. Gecen bir Nero'da soya sutu yoktu yakindaki Starbucks'tan kahve aldim. yanimdaki arkadaslar Nero'dan kahve aldilar ama Nero'nun elemani geldi ve kahvemi orada icemeyecegimi soyledi. Simdi bu durum sanirim orta sinif ulkelerin sorunu, lisedeyken de Adidas posetiyle Nike magazasina almamislardi. Bir gun biraz daha zenginlesip ve akillanip bu sorunu da asariz.

Merak ettigim bir soru: Sinemada patlamis misir yemek zorunda misin? Ornegin, cikolata yesen olmaz mi? Neden sinema izlerken patlamis misir yeme zorunlulugu var?

Traveller'ın anlattığı olayın tam tersi olsa, yani elinde Nero kahveyle Starbucks'ta oturmak istese biri hiç problem olmazdı, umarım Starbucks dışındaki tüm kahve zincirleri batar, iyi ki varsınız Araplar <3.

Soruya cevap: Sokarsın, hiçbir şey de olmaz. Bu arada bileti enayi gibi gişeden alıyorsan alma.

Değildir.
O mısıra o parayı veren enayilere şaşıyorum.

Ben evde patlatıp götürüyorum, bir şey olmaz. O mısıra fahiş fiyat çekenlerin ayıbı.

tabii ki de değil. aksine ısrarla yapılmalı

bence mısırı sinemanın içinde alıp yemek de ayıptır ama.

biz migrostan alışveriş yapıp gidiyoz :)) tabi poşetin içinde her şey

Hayır çok normal bir davranıştır. Onlar üç kuruşluk mısırı onlarca liraya satmaya utanmıyor da ben dışarıdan getirmeye mi utanacağım? Mis gibi evimde kendi bildiğim gibi patlatır atarım çantama ohh.

sürekli filme gidip, orada da bi şeyler atıştırmak isteyen için ayıp değildir.
yine de çoğunluğun dediği gibi, çantana koyup öyle gir, içerde çıkar derim. laf anlatma millete.

proletarier, msır konulan kartonlar var ya, onları toplu alabilirsin. İstanbul'da Mısır Çarşısı yakınından almıştım. Evde film izlerken de iyi oluyor.

cevaplar icin thanks, kararsiz kaldim acikcasi
misir yemek zorunda misin? demis bir arkadas,
elbette zorunda degilim de, bazi filmler gercekten akmiyo,ya da ingilizce disinda bir dille ve 145 dk oluyorda, o zaman ilaccc...

sinemada mısır yemek ayıptır +1

sinemada hic misir yemedim :( cok mu guzel lan?

dayanamadım, yazıcam.
şinemada mısır yemek ayıptır denilmiş. lakin sinema simgesi olarak bile mısır var bütün dünyada. yani yenilmese belki iyidir de, fazla ses çıkarmasın diye poşete değil de karton kutuya koyuyorlar zaten. evet mısır yenirken ses çıkaran bi şey, ama bu işin doğuşundan bugüne gelen bir klişedir. sanki adam belediye otobüsünde mısır yemekten bahsetmiş gibi davranan arkadaşların hassasiyetlerinden istemiyorum. Bu konu çok şaşırılacak bir şey değil ki.

şimdi bir şey yazacam moderasyon silecek.
ben at kafalı diyim siz anlayın.

ahahahah sabah sabah güldüm hocam, ama maalesef paper'a at kafalı yazamayacağım :)

bir mentöre sahip olamamış, yönetim eğitimi almamış, kendi kafasına göre yöneticilik yapan birisi.

madem at kafalı yazamıyorsun, otokratik yazabilirsin o zaman.

gitme

önden gidip kişisel olarak yediğini içtiğini ödersin

yemek olayının bölüşülmesi okey de alkol içmediğin halde alkol parasının bölünmesi çok saçmaymış. bir kere falan olsa neyse denilebilir. arkadaşlarının düşüncesizliği kesinlikle. enayi yerine konulduğunu düşünmekte haklısın. önden gidip kendi paranı öde +1

Erken ayrılıp, kendi tükettiklerinizin parasını ödeyebilirsiniz.

arkadaşlarının bunu düşünmemesi çok kötü. ben de erken kalkman taraftarıyım ya da bir kere de olda abi alkolsüzü bölelim ne kadarmış de. bizim ortamda hep böyle olur hatta alkol almayan kendisi söyler hiç de garip karşılamayız.

Sakin derdini anlatma arkadaslarina, zaman icinde hatalarini anlayip elini opmeye gelirler.

Grupça gidip ortaya meze söylenince ayrı ödeyemiyodur diye düşünüyorum.

Kesinlikle arkadaşlarının hatası, işlerine geliyor senin hesaba katılman, bunu düşünüp sana ödetmemeleri gerekiyordu, birdahakine “abi alkolü ayrı hesap edin, içen ödesin, ben ona katılmam” diye belirt, “öyle şey mi olur yaaa” derlerse bi daha da gitme :D

zamanla filan anlamazlar. gayet de senin alkolsüzü bölelim önce demen lazım bir kere.

Kanka ben alkole ortak olmam diyemezsiniz çünkü o tarz mekanlar genelde fiks menü olur, gelen hesap bölüşülür adeti budur. "3 bira iki patates kızartması" gibi olsa ayırırsın ama diğer türlü bölmen zor. Ayak uyduramadığınız ortamlara girmemeyi deneyebilirsiniz.

büyü ve önceden bunu arkadaşlarına da söyle.

O insanlarla takılma.
Gerçek arkadaşlar sana içkinin parasını odetmezler.
1 kere neyse de sürekli olması hele gruptan kimsenin çıkıp da sen içki parasına ortak olma dememesi...
Afedersin ama s.. öyle arkadaşlığı

alkollü kısma dahil olman saçmaymış. söylemelisin

gitme, şunun şurasını bölelim bunun burasını bölelim dediğinde elbet gruptan biris çıkıp kirpici diye arkandan laf yapıp canını sıkıcak.

hem alkol almadan alkollü mekanda ne kadar eğlenebilirsin bence eğlenemezsin, milletin kafası çakır olacak, sen fransadan cemyılmaz şovuna gelmiş teyze gibi kalacaksın. saçma

tekrar söylerim. tekrar açarsa tekrar söylerim. gerekirse kızarım. yüksek sesle müzik dinlemenin olayını asla anlamış değilim. konserde, diskoda falan değilsek o müzik kısık olmalı bence. hele bir de sabahın köründe işe giderken veya yorgun argın eve dönerken :/

Trafik stresinden mi nedir bilmem ne taksi soforleri ne servis soforleri normal insanlar degil. Seninkinin yasi henuz 20 de olsa en ise yaramaz adamlar sofor oluyor. Devam ederse insan kaynaklarina soyle. Kisik sesle dinlemesine karsi degilsin sonucta ama onun dinledigini herkes dinlemek zorunda degil.

hangi şirkete bağlı ise direkt onlara bildirin.

Ben zaten kulaklikla bir seyler dinkiyorum surekli. Servisteyken kimseyi duymadigim oluyordu, sadece yanimdakilerle falan konustugumda cikariyordum kulakligi. Ben rahatsiz olmuyorum sesten, muzikten. En sevmedigim sarki bile olsa pek rahatsiz olmam ama rahatsiz oldugum baska bir durum olsa artik tekrar tekrar soylerim. Anlamazsa da servis ile gorevli kim varsa ona soylerdim sanirim. Firmanin bir personeli vardi servis hizmetlerinden sorumlu, sikayetler ona soyleniyordu herhalde. Oyle birini bulmaya calisirdim sanirim. Bir de servisteki diger kisiler de rahatsizdir herhalde. Onlar da hicbir sey soylemiyor mu?

Bunlar şeflerinden çok korkar.
İnsan kaynaklarına şikayet edersiniz, onlar da şikayetinizi firmaya bildirir.
Ondan sonra yapsın bakalım aynı şeyi bir daha.

servisle gitmiyorum ama yerinde olsam hergün o kavgayı vermektense kökünden çözmek için servis yönetimi ile konuşur, herkesi mutlu edebilecek bi müzik seçilemeyeceğinden müzik çalınmasını yasaklattırmaya çalışırdım. herkesin telefonunda internet var, mp3 var. isteyen kulaklığını taksın dinlesin. uyuyan var vs.

daha önce kullandığım hiçbi serviste müzik çalınmıyordu.

Zaten 3 4 kişiyiz geri kalan Kişiler kulaklıkla. Bense zaten tüm gün yoruluyorum serviste de çoğu zaman kulaklık takmıyorum biraz sessizlik istediğim için... bi tek şoförle ben dinliyoruz yani. hayır hiç dinlemesin de demek istemedim en başta, kendi duyabileceği şekilde dinlesin ama laftan anlamıyor galiba. Yarın şikayet edeceğim

güçlü olan da seni dövüp evini arabanı alsın o zaman? hayatta en belirleyici şey zeka ve cesaret değil, tabanca mermisinden seni zekan kurtaramaz. duyuruda gördüğüm en saçma soru ilan edeceğim izninle.

yeterince zekice olunca dolandırıcılık suç bile olmuyor ki zaten? :)

@Bruce bahsettiğin konu cinayet , cinayet , bak bir daha yazıyorum cinayet, bir insanın hayatına son vermek veya fiziki zarar vermek, daha düzgün argümanlarla eleştir düşüncemi

@dilligaf hay ağzını öpeyim

Ben senden A malı karşılığı olarak B ürününü alıyorum.İki durum var sen bana A'yı ver kardeş ben B'yi bir iki gün sonra yollarım diyorsun.Bu durumda benim mallığım öyle bişe başıma gelse hakkımı aramak saçma gelir bana da.İkinci durum ise sen bana B yi veriyorsun ama B senin anlattığın gibi bir şey çıkmıyor veya öyle bir süslüyorsun ki aldıktan sonra farkediyorum ki bu B değil C.Ama ben B nin uzmanı değilim, B nin satım ve üretim süreciyle alakam yok.Ne kadar araştırsam da yeteri kadar bilgi öğrenemem ve öğrenmek zorunda olmamalıyım. Bu durumda yüzde yüz sen suçlusun.

Bu gibi durumlarda b'nin uzmanı olan B nin satım ve üretim sürecine hakim olan bir tanıdığınla bu işi halledersin, hiç araba pazarına gitmedin sanırım, türkiyenin gerçeği şuan bana anlattıkların

Bazı hususlar umumi, herkes her konuya vakıf değil ki.
Araba alırken satıcıya kan kusturan bir adam, pazarda portakal almasını beceremeyebilir. İşte bu adamın pazar alanındaki savunmasızlığı kanun tarafından güvence altına alınmalı. Çünkü o işlerden anlamıyor. Oturup araştıracak vakti yok. Bu işin bilimini temelden öğrenmesi, satıcı hakkında karakter analizi yapması lüzumsuz. En cahil adam bile rahatça alışverişini yapabilmeli. Bu yüzden dolandırıcılık cezalandırılmalı.

Olayda sadece bir dolandırıcı ve bir dolandırılan var diye düşünüyorsun. Gerçek hayatta dolandırıcılık suç olmazsa dolandırıcı sayısı milyonları bulabilir. Dolandırılan sayısı ise milyarları bulabilir. Dolandırılan kişi sayısının bu kadar fazla olması dolandırıcıların güç kazanmalarına neden olur. Bu da toplumda gelir eşitsizliğine sebep olur. Parası fazla olan insanlar siyaset, hukuk ve eğitim gibi birçok alanda sözünü geçirmeye çalışacağından toplumun demokratik yapısı zarar görür. Bu durum devletlerin istikrarına engel olur. Ekonomileri bundan olumsuz etkilenir. Olay birilerinin zeki olup olmaması değil.

@elf of darkness "vatandaşın savunmasızlığı kanun tarafından güvence altına alınmalı." bu cümleyi arıyordum işte teşekkürler.

@dissendium bence baya abarttın konuyu saptırdın

:) aynen gitmedim hiç araba pazarına.ama işte demek istediğim o zaten. ben neden B nin uzmanı birini bulmalıyım? Buna neden zaman hatta daha da kötüsü para harcamalıyım (aracı firma vs) böyle bir zorunluluk olmamalı.

suç olmazsa zeka+cesaretteki cesaret nereden gelecek? dediğin her suça uygulanabilir bi şey zaten. cinayet dahil. senin önerdiğin şey saçma. ona karşı söylenen cinayet argümanı değil. bence hiç biri suç olmasın mesela, birini dolandır cesaret et zekanı kanıtla, sonra o gelsin senin peşine düşsün. belki öldürsün. belki öldüremesin. high risk high reward.

ek:
hayatta en belirleyici şeyin zeka ve cesaret olduğu kabulu nerden geliyo bi kere? bence senin derdin daha çok "dolandırmayı biliyorum, dolandırabilirim de birilerini ama risk alacak cesaret yok bende, niye yasak ki :(((" mesela cinayet işleyebilecek olsan onun da suç olmamasını isterdin. cinayet işleme ihtimalin olmadığını düşündüğün için buna kafa yormuyosun.

@ghilleinthemist

cinayet ile dolandırıcılık çok farklı şeyler, yetersiz argümanlarınızı uç örneklerle haklı temellere oturtmaya çalışmayın

Git sahibinden.com'da bir sey sat. Parani gondermesinler. Git internetten bir urun al. Urunu gondermesinler. Sonra bu konuyu konusalim.

birileri sizin canınızı baya bi yakmış belli

kankacim minareyi calan kilifini uydurur diye guzel bir sozumuz var.sende dolandiriciligi aslinda bu zeka ve cesaretin sonucudura baglamissin ve kendini zekiyim cesurum bunu yapabilirime baglamissin.girisimlerin olmus,ancak yaptigin sey iyi niyeti suistimal dedigimiz cakalliklar.ayni burada tiyatro bileti,mac bileti diye insanlarin parasini calan arkadaslar gibi ama konumuz bu degil,cok uzerinde durmakta istemem.

Konumuz su,aslinda yeterince zeki ve cesaretli degilsin.yeterince zeki olsan insanlarin elindeki calmak yerine nasil iyi kazanabileceginin yolunu bulabilirdin.yeterince cesaretli olsaydinda bu buldugun yola hizli bir sekilde cikip,su an basarinin meyvelerini topluyor olurdun.senin yapabildigin kandirdigin insanlari enayi olarak tanimlamaktan oteye gidememis bir basarisizliktan baska bir sey degil.aci ama gercek.

Dolandiricilik neden suc,karsiligini vermedigin bir parayi zimmetine gecirdigin icin suc.sen her ne kadar aslinda dolandiricilik insanlari akilli davranmaya iten bir ogedir,dolandiricilik insanlarin daha tedbirli yasamalarina sebebtir gibi argumanlar uretsende bunlar senin suclulugu hakli cikarma cabalarindan daha fazla olamaz.habis bir dusuncedir.suclu psikolojisidir.

dolandırıcılık her zaman olacak , yapanlar her seferinde üzerine koyarak daha da kusursuz bir şekilde sanatını icra edecek, sizin bu kanun kural sevdanız sayesinde insanlar daha mı bilinçleniyor peki ? dolandırıcılık serbest olursa ekonomi batar ürettiğimi yerim diyen kardeş sakin ol komunizme geçmiyoruz sadece insanlar ticaret yaparken daha uyanık olsun diyorum, birileri gerçekten gerizekalıysa onları koparacak insanlarda olsun bir zahmet, beynini kullanamayan insanlar kural kanuna sığınmayı kesip beyinsizliğinin cezasını çekmeli diyorum.

sahte para mı verirsin ? bu baya ağır oldu pes ediyorum , sahte para kesinlikle zeki bir insanın düşüneceği türden bir fikir

Bir şeyi yalnızca deneyimleyerek öğrenebilmeyi teşvik eden bir kafanın içerisinde ki beyin diğerlerinden daha önce gerizekalı yaftasını hakediyor gibi geliyor bana, sen defalarca dolandırılmış biri olarak bu işin bir gelişme kaydettirmediğini kabul ederek kendi cevabını kendin vermişsin aslında.Dolandırılmamayı değil nasıl dolandırıcağını öğrenmenin ivme olduğunu düşünüyorsan ayrı tabi sana da olan bu çünkü. Zekanda herhangi bir keskinleştirme yarattığı konusunda hala ısrarcıysan muhtemelen yine dolandırılıcaksın çünkü sen hala daha kurnaz bi dolandırıcıya göre gerizekalısın.

Adam 1 ay calisacak para kazanacak, Sen o 1 ayda hic bir sey yapmayacaksin, o adamin parasini ondan alacaksin. Su anlattigim nerdeyse sihirbazliga esit. O adamdan parayi ele gecirmenin yollarini bulman dahilik degil. Yapman gereken bir sey zaten.

ya ne argümanı ortada argüman mı var.

cinayet ile dolandırıcılık arasında fark yok. hem de hiçbir fark yok.

adamın 20 yılın boyunca biriktirdiği parasını yalan bir kooperatifte dolandırıp kaçmak = adamın 20 yılını yok etmek.

40 yaşında bir adamı öldürmek = adamın kalan yıllarını yok etmek.

bence dolandırıcılık ve hırsızlık suçları cinayetle eş değer yargılanmalı.

Iyi bir sahte para, evrak uretmeyi zeka ve cesaretten saymiyirson yani. Hersey senin kabulune gore sekillendigine gore. Izlemek istersen "yakalayabilirsen yakala" var.

amaan hatırlatma sümer kolçak diye bir tipti.

Hahaha, dahi falan diyorlardı bir de bu adama.

1112211.com'dan itibaren ben de uzun süre takip ettim bu adamı. "when you sell cars with 4 seats to a human, you are influencing them to fuck and multiply. universe is permitting earth to act this way" gibi efsane aforizmaları vardı. ama sonradan iyice deliye bağladı. en son elazığ'da mı nerede, ahırdan bozma tek göz bir yerde yaşıyordu. mutfak tezgahının yanında açık alaturka tuvalet duruyordu. buzdolabında 36 kutu süt falan. bu bildiğimiz düz deli herhalde dedim bıraktım.

Koku olarak bir şeyler eklemem gerekirse. Genellikle;

EDP daha yoğun ve derin kokar. Daha kalıcıdır.
EDT daha ferah ve keskin kokar. Kalıcılığı nispeten azdır.
Portakalın kabuğu EDP gibi kokar, portakalın kendisi EDT.
En genel geçer ifadesi budur.

Yalnız, parfümün DNA'sı aynı kalsa da esanslarla oynandığı için kokular birbirinden biraz farklıdır. Tamamen aynı kokunun daha yoğun/seyrek halini beklemeyin.

Loccitane'a da bakabilirsin parfüm için.

Ben edp kullanıyorum gündelik hayatta da.
Armanu Gioia içerik olarak hafif olduğu için edp'sini kullanıyorum. Ondan once de tous diye parfümün yine edp sini kullanıyordum. Çiçek kokuları gibi (beyaz çiçekler) hafif kokularda edp iyidir bence.

Ama ağır kokular ise bilemedim.

checkcosmetic.net/ den kontrol edin

malesef evet...

Bahsettiğiniz siteden kontrol ettiğimde sanırım üretim tarihi olan tarih çıkıyor. Farklı bir siteden daha kontrol ettim, yani çıkıyor üretim tarihi, ama anlamadım. Orijinal mi acaba?

Parfümün adını söyleyebilir misiniz?
Bazı niche parfümlerin içeriğinde katı partiküller olabiliyor.

İlginiz için çok teşekkür ederim @elf of darkness,

Paco Rabanne Olympea, EDP 80 ml.

Umarım dediğiniz gibidir, çok üzüleceğim yoksa :(

Bu, bahsettiğim parfüm değilmiş.

checkcosmetic de işe yaramayabilir.
Çünkü bazen her parfüm için tamamen farklı batch code yapmıyorlar.
Geçenlerde Le Male aldım, 71611 gibi bir batch kodu vardı, yanlışlıkla 71011 girdim ve başka bir tarih verdi. 7000x şeklinde artarak giden bir adlandırma yaptıklarını anladım. Bunu bilen birisi taklidini yapabilir.

ben yanılıyor olabilirim ama, genelde mantığı şu şekilde kuruyorum.

Şimdi bu trendyol en son battı mı çıktımı ne oldu birşeyler oldu ama; bu tür kişilerin değil de kurumların satış yaptığı firmalar; yani hepsiburada'nın eski hali, markafoni, trendyol, teknosa v.s gibi firmalar sahte ya da kaçak mal satma riskini göze alamazlar diye düşünüyorum.

Bunun yerine bunlar ucuz ürün sattıkları için, uygun şartlarda saklanmamış - uzun süre bekletilmiş ürünleri satabilirler. Ama bunlarda bence orijinaldir. bu konuda elle tutulur bi' şikayette ben hiç rastlamadım çünkü.

Aslında şişede leke ya da ambalajda sorun olsa çok önemsemezdim. Ama parfümün kendisinde parçacıklar olması garip geldi. Sonuçta açılıp kapanan bir şey değil bunun kapağı. Dolum esnasında böyle bir hatayı da bu markanın yapacağını sanmıyorum, bilemedim bakalım artık. Biten parfümü Tekin Acar'dan almıştım, onla kıyasladım kokusunda sorun yok gibi, aynı.

Ne yapalım, kısmet diyip geçelim :)

sen patronsun, o müdür. %60 sen, %40 o olmalı.

finans büyüktür insandan bence.
ortaklıktan ziyade maaşlı çalışan olmayı kabul etmez mi arkadaşınız?

kar ortagi olacaksiniz.

Kemal sunal'ın oynadığı yoksul filminde böyle bir sahne vardı. Yoksul kendine verilen payı beğenmediği için itiraz edip " ayıp oluyor butun işi ben yapacağım ama " dediğin de karşıdan gelen cevap " eee bu işler böyledir. sermayeyi koyan kazanır " demişti. En azından denildiği gibi 60-40 verilmeli.

sermayenizi cikarana kadar siz daha fazla alin, sonrasinda 50-50 ye donersiniz. yani ben bir arkadasimla girecek olsam bu sekilde yapardim

Sonrasında problem yaşamamak için bence maddi anlamda da eşit ortak olun. Şu anda parası yoksa ve tümünü siz veriyorsanız zamanla durum eşitlenebilir. Atıyorum ayda toplam kazancınız (kar) 10 bin lira olsun. Size olan 30 bin lira borcunu kapatana kadar 5-5 değil de onu da üzmeyecek bir miktar kadar fazlalığını siz alın. Bir şekilde rakamlarınızı ayarlayıp 6 ay ile 1 sene içerisinde kapatabilirseniz rahat edersiniz. Tabii bir de her ihtimali değerlendirip aranızda anlaşmalar yapın. Mesela 1 yıl sonra taraflardan birisi ayrılmak istedi ne olacak gibi. Kim kime ne kadar verecek, iş ne durumda vs.

Aksi durumda sizin ona belli bir maaş ödemeniz lazım. Bu da işin iyi gitmediği zaman olursa sıkıntı yaratabilir. Bu şekilde taraflardan birisinin ortaya hiç para koymamış ve işe kar ortağı olmuş olan çalışmalarda yüksek ihtimalle parayı veren bir süre sonra patron gibi davranmaya başlar, diğer taraf da "sen parayı verdin ama bir şey yapmıyorsun, ben eşek gibi çalışıyorum" der ve problemler çıkar.

Her zaman en kötü ihtimali düşünmeli. İş kötü giderse ne yapılacak, batarsak ne olacak ya da ayrılırsak ne olacak gibi. İş iyi giderken herkes mutlu olur çünkü.

Tabii daha sonra sizin de yanına katılacağınızı düşünerek bunları söyledim. Ya da en azından işle ilgileneceğinizi düşünerek.

Sürekli söylerim. Bu duyuruda "Bekara karı boşamak kolay" durumu söz konusu.
Yorumlara bakıyorum, çıldırmış olmalısınız.
Bu kadar basit, kestirip atılmış yorumlara bakarak hareket etmeyin.
Kendini sizin yerinize koymadan, bilip bilmeden konuşmuş herkes.

Kar ortağı olursanız enayilik etmiş olursunuz. (Yüzde 99-1 olsa dahi)
Arkadaşınızı maaşlı çalışan yapmalısınız.
Performansına göre de prim taahhüt edebilirsiniz.
Böylelikle o da risk almış olur.

Adam risk almıyor ki, maaşlı çalışan olarak çalıştığı bir işten çıkıp, büyüme potansiyeli olan başka bir fikre cebinden bir kuruş çıkmadan ortak oluyor. Ne kaybedecek? Arkadaşınız için çok iyi bir fırsat. Başkasının parasıyla yatırım yapıyor. Hatta siz ona 30 bin lira vererek bu durumda bir "Private Equity" ortaklığına girmiş oluyorsunuz.

Ha adamda über yetenekler vardır, sizin kattığınız sermayenin karşılığı olarak onda da aynı değere sahip bir "know-how" vardır, o zaman lafım yok. Eğer bu arkadaşınızın bilgi ve becerilerinin 30 bin lira ettiğini düşünüyorsanız ortak olun, aksi halde arkadaşınızın yerinde olmak isterdim doğrusu.

Yani, dışarıdan başka birini getirip bu işin başına koymuyor oluşunuzun tek sebebi arkadaşınızın güvenebileceğiniz birisi olması ise, bence feci bir yanılgı içindesiniz. Bizim patronun bir lafı vardı, "Bir şirketi patrondan başkası soyamaz" diye. Sermayenizi başkasına emanet ederken dikkatli davranın. Duygusallığı silip atın kafanızdan.

@elf of darkness,

Isini birakan risk almiyor ama Isini birakmayan mi risk almis aliyor. Nasil risk anlayisi bu?

@baldur2, işini bırakanın aldığı risk burada devede kulak.
Arkadaşına iş teklifi yapacak.
Mevcut maaşın bu, al sana daha cazip bir maaş öneriyorum.
Arkadaşı da bunu değerlendirecek.

Bana kalırsa profesyonel bir yönetici ile anlaşıp, iyi bir kontrol mekanizması kurmak daha akıllıca bir çözüm.

aradaki can
yapılacak şey

%5 verilmesi uygundur.
ya da maaş vereceksin

bir de 60000 tl ilk yatırım maliyeti
aylık masraflar vs. de olacak
o yüzden bu işin ideali budur.

bizzat arkadasim

400.000 tl lik yatırım yaptılar
bizim mudure de 55 verdiler
yatırım patladı
bizim arkadastan 25 k tl aldılar %5 zarar ettiği için
bu arkadasindan da bu parayı isteyemeyeceğine gore o da vermeyecegine gore.

kabul etmezse de ailenden guvendigin birini durdur basında.

bastsn ikinizin de içine sinecek şekilde anlaşmazsanız o çok çok yakın arkadaşınızla bir sene içinde kanlı bıçaklı olma ihtimaliniz olabilir. hiçbir iş yatırımdan sonra anında kazanca dönmez, sabretmeniz gerekir en az bir sene ve de dayanma gücünüz olmalı en az 1 sene. 60bin yatırım yapıyorsunuz ama sonradında da sermaye ihtiyacınız olacaktır muhtemelen. arkadaşınızın tarafından bakarsak bu işten başka geliri olmayacak dolayısıyla beklentisi olacak.

size tavsiyem ortak olarak bu ise girmeyin, birak oranlari filan

Maaş + kardan pay gibi bir şey olmalı. Maaş kesin olmalı ve gider olarak görünmeli. Profesyonel düşünmek lazım. Sadece kara ortak olursanız zarar ettiğinde o adam para kazanamayacak, para kazanamayan adamdan da zaten verim alamazsın. O da bir yerde çeker gider.

iş yerin ile anlaşmana bağlı genelde ihbar süreni tamamlatıp öyle ayrılmana izin verirler, bazıları bu durumda geçen seneden yıllık izinlerini falan kullanır işe gitmezler. Öyle bir durumun varsa bu şekilde kullanabilirsin.

İyi ayrılırsan sıkıntı değil hemen çıkışını verebiliriz de diyebilirler. Şirketin insiyatifi tamamen.

Ha sana saldırı olmuştur işyerinden tehtid vs almışsındır o durumları bilemem.

8 haftalık maaşını ödersen çıkarsın.

İhbar süreniz var.
1.5 yıldan az çalıştıysanız 4 hafta, 1.5 yıldan fazla çalıştıysanız 6 hafta daha sizi orada tutma hakları var. Tabi işveren ile anlaşırsanız, bu 4 veya 6 haftalık sürenin parasını almaksızın doğruca ayrılabilirsiniz.

13 gün yıllık iznim var içeride ama yine de sanırım orada tutabiliyorlar doğru mu? :/

toplu iş arama iznini düşürtürsün, ve içerideki izinleri de yöneticinle konuşarak saydılara bilirsin.

Bu durum biraz işverenle anlaşmana bağlı. Durumunu anlatırsan daha erken çıkman için izin verirler.

Yöneticinle anlaşırsan, kalan izinlerinin parasını da alıp üzerine anlaştığınız sürede çıkabilirsin. Ama ha yok, biz sana tüm ihbarını yani 6 haftayı kullandırıcaz derlerse de, içeride kaç gün yıllık iznin kaldıysa + yasal iş arama izinlerini(haftada bir gündü sanırım) üzerine eklersin,o gün dolunca da basar gidersin. İş yerleri genelde "hayır iznin olsa da gidemezsin, dava ederiz falan fistan" diye korkutsa da öyle bir hakları yok. Buyrun dava edin, selamımı da söyleyin diyerek çıkıp gidebilirsiniz.

İnstagramda şu iki hesap güvenilir bildiğim kadarıyla;

1) pitaneparfum (Şu başlığı açan vatandaştır: eksisozluk.com Hiç alış-veriş yapmasam da ben %100 güveniyorum. O nasıl oluyor derseniz, iyice araştırdım, pazarlık ettim, çakal birisi değil.)
2) kozmetikcim1 (Bundan emin değilim işte. Bir yerlerden duydum.)

Bunlar dışında tavsiyem, eğer aceleniz yoksa hepsiburada veya n11 indirimlerini bekleyebilirsiniz. Ama indirime giren kozmetik ürünleri genelde ortalama bütçeye hitap eden ürünler oluyor.

Bir de çiçeksepeti.com var. Çalışanları ilgili insanlar, sözlükteki yorumlarını okuyun.

Kamera acisi yaniltmis seni

hızlanmıyor.

bkz: bağıl hız

Hız vektörel bir büyüklük.
O topun hızının düşey bileşeni az ama yatay bileşeni oldukça fazladır.

Ben mi yanlış anladım ya da mal mıyım diye birkaç kez izledim ama kendimde sorun bulamadım.

Videoda kafasına top çarpan kadının elinde sigara olduğu net görülsün diye top kafaya çarpana kadar yavaşlatılmış görüntü var. Kafaya çarptıktan sonra da normal görüntü hızına geçiyor.

Umarım ben yanlış anlamışımdır. :)

@isott diğer etraftaki elini kaldıranları referans alırsan. topa daha uzak oları diyorum. çarpma sonrası el hareket hızları değişmiyor. ani hızlanmanın sebebi top çarpması sonucu gerçekten herkesin daha hızlı tepki vermesi bence hız aynı :)

Sigara karşıtı reklam amaçlı çekildiği yazılmış, yani oynanmış videoyla.

bakış açı farkından ötürü. top kameraya göre uzaklaşırken çarptıktan sonra yön değiştiriyor ve asıl hızı fark edilebilir oluyor.

kamera acisi olduguna karar verdim. giderken topa arkadan baktigimiz icin ilerledigini pek farkedemiyoruz. ama kafaya vurduktan sonra bakis acimiza dik olarak hareket edince gercek hizini gorebiliyoruz.

benzer bir durum:

www.youtube.com

The way back

bu kadar kolay olmamalıydı, gerçekten de sevdim filmi. teşekkürler :)

3-iron / boş ev.

Being there.

boş ev'i izledim, gerçekten de çok etkileyici bir film. güney kore sinemasını ayrı bir seviyorum.

being there - the way back cepte.

shutter island izlendi.

elde hala being there ve the way back var.

the man from earth

the man from earth izlendi ve aslında aradığım da tam olarak bu tür filmler.

The fall.

the fall de izlendi.

O kadar iddialı bir film gelmedi aklıma.

Eğer izlemediyseniz Deat Poets Society iyi gider.
Bir de, henüz 25 yaşını geçmediyseniz: The Perks of Being a Wallflower

o captain my captain:( izledim.

25'i geçeli epey bir oldu :)

Antonioni filmleri, özellikle La Notte, Zabriskie Point, Identificazione di una donna.

mr. nobody

Hayatının hangi yönünü değiştirmek istiyorsun bilmeden film önermek zor.
About Time diyeyim ben de.

Bergman filmleri..

benim de aklıma öyle bir şey gelmiştir, böyle bir kazada ne yapılır diye düşündüğümde. ama @üğpoıuy, yıktı hayallerimi. kafayı çarparız evet.

çaresi yok gibi.

Asansörlerde bunlar için endişe etmenize gerek yok. Bütün asansörlerde paraşüt freni denilen güvenlik tertibatı var. Regülatör ile hızı denetlenir ve normal hızını %10 aştığı zaman asansör kendisini raylara kenetleyen progressive frenlerle durdurulur.

Teorik olarak tek bir halat bile taşıyabilirken en az dört halat kullanılır bu yüzden halatların kopması düşük ihtimaldir. Halat kopması dışında asansör motordaki dişli sisteminin kırılması gibi sebepler yüzünden bile örneğin 1 m/s hızında bir asansör 1.5 m/s hızına çıksa bile fren sistemi devreye girerek bulunduğu yerde raylara kilitler, bu sırada bir güvenlik tertibatı da enerjiyi keser.

Tabii bu bahsettiğim senaryo yıllık denetimi yapılan asansörler için geçerli. Asansörün giriş kapısında veya kabin içinde yeşil (veya mavi) etiket bulunmayan asansörler için endişelenebilirsiniz.

Son olarak sorunun cevabına gelecek olursak 1 m/s hızla giderken bile ani durunca insanın iskelet sistemine zarar veriyor. Asansör birkaç kat yukarıdan serbest düşüyorsa hiçbir hareket yapacak zamanınız olmaz, olsa da en iyi çözüm yere uzanmak.

kafasını çarpması epey zor. bedenden gelen momentumu bir şekilde harcaması lazım, kollara aşırı yük binecek bu yüzden. kollardaki kuvvet tension (çekme mi oluyor türkçesi) halinde olacağından kollar sağlam kalmaz bence. ha olur da kalırsa, momentum kollarda elastik/potansiyel enerji olarak depolanacak da, sonra o enerji adamı yukarı fırlatacak da, kafası çarpacak da... bence o aşamaya gelene kadar ya bırakır ya da dirsekleri falan ayrılır.

Sahip olduğun eylemsizlikten ötürü asansör zemine çakılıp durmasına rağmen senin bedenin hala aşağı yönde hareket etmek isteyecek ve zemime çakılacaksın.

Yere yatıp cenin olun. Dik durduğunuz hallerde çareniz yok. Bazı büyük damarlar kopuyor. Kanamadan ölürsünüz.

bizim bi prof (makine müh.) yere çömelmek en iyi sonucu verir dediydi. bilemeyeceğim.

Asansörle birlikte yere çakılana kadar hareket etmeniz çok zor çünkü yerçekimsiz ortamda gibi olacaksınız. Asansörün içinde havada süzülüyor olacaksınız(düşen asansörde zıplamak imkansız zaten). Zaten altı üstü max 2-3 saniye sürecek, o sürede düşünüp eyleme geçmeniz de çok zor. Ha diyelim tavana öyle asıldınız, siz 80 kg, düştüğünüz yükseklik 25 metre. Çarpma anında kollara 1 tondan fazla ağırlık yüklenecek.

öncelikle öyle bi dünya yok.

şimdi olayı hiç teknik anlatmayayım gerek yok. denildiği gibi bakımı yapılan onay verilen asansörler kolay kolay düşmez. ama farzettik ki asansör kaçıncı kattan düşüyorsa, sen ne yaparsan yap yere çakılacaksın.

senin çizdiğin durumda asansör kabini yere değdiği anda seni ayaklarından atıyorum 400 kiloluk adam çekiyormuş gibi aşağı çekecek ve yere yapışacaksın o hızla. hem tutmaya çalıştığın için kolun hasar görecek hem de asansör kabininin zeminine çarpacaksın. çünkü kainatın en büyük denkliklerinden biri enerji kaybolmaz biçim değiştirir. ama havada durmuştum şahitlerim var bana bişey olmaz diyemezsin. illa ki bi kuvvet seni etkileyecektir.
haa bunu azaltabilirsin sönümlemeye çalışırsın en fazla. çantan, yorganın, yastığın, düşeğin varsa ayağının altına koyarsın sana geçecek çarpma enerjisinin birazını o sönümler. bir de duruş şekline göre daha az hayati risk oluşturacak yerlerinin zarar görmesini yeğleyebilirsin. böylece zarar görme olasılığın azalır.

Savaş uçakları jet motoruna sahip ve jet motorları havayı iterek uçağın hareketini sağlar. Bu itme gücü havanın oluşturduğu kaldırma kuvvetinden çok daha büyük. Ayrıca, uçak sağa ya da sola döndüğü zaman kanat yere paralel olmaz. Kanat yere paralel olmadığı için bu tip dönüşlerde kaldırma kuvvetinin etkisi kısa bir süreliğine azalır.

Bu işin izahı öyle değil, ders kitaplarında bile hatalı anlatılır bu durum. Akışkanlar mekaniği ile ilgili ortalama bir mühendisin bilgileri Bernoulli'den öteye gidemediği için herkes her gördüğü problemi bu teoriyle izah etmeye kalkar ama teorinin kısıtlamalarından haberdar değildir. Bilmez ki Bernoulli prensibi yalnızca bir akım iplikçiği boyunca geçerlidir, bir akım iplikçiğinden ötekine ne değiştiği konusunda fikir vermez.

Kafanızdaki soru işaretinin cevabı aşağıdaki makalede mevcut.

iopscience.iop.org

Özetle, bu olayın aslı "streamline curvature" teorisidir. Kaldırma kuvveti mevcuttur, çünkü eğer akışkan eğrisel bir akım iplikçiği takip etmeye zorlanırsa, akım yönüne dik doğrultuda basınç gradyeni meydana gelir. Ve evet, bu iş Newton'un ikinci yasasıyla başlar. Makaleyi okuyun, faydalıdır.

yukarıdakiler +1 savaş uçaklarında kaldırma kuvveti tepki ile sağlanır kanatların efektivitesi farklı şeyler içindir, düz uçuş dışında kanatlardan pek bir şey ummazlar kaldırma adına,

Kanadin sagladigi kaldirma kuvveti tek basina kanadin bu bahsettigin kanat sekli ve basinc farkiyla aciklanamaz arkadasin da dedigi gibi. "Wing lift" falan diye aratip ogrenmek istediginde her yerde boyle yazar bunu ezberleyerek olayi anlamis olmazsin.

Bu is kanadin bu seklinden ibaret olsaydi simetrik kanat kesidine sahip ucaklarin ucmamasi lazimdi ya da kanadin ust yuzeyine S formu verip ustteki havanin daha fazla yol katetmesini saglayip bernolli prensibi sayesinde kaldirma kuvveti elde etmemiz lazimdi.
Kanadin angle of attack'ina (hucum acisi) kaldirma kuvveti degisir ornegin. Airspeed sabitken angle of attack arttikca lift (stall noktasina kadar )artar. Angle of attack sabitken de airspeed arttikca kaldirma kuvveti artar. Duz ucusta hizi arttirdiginda Lift aratacagi icin ucak iftifa kazanmaya baslar, duz ucusa devam edebilmek icin angle of attack azaltilmali. Hatta belli bir hizdan (hava hizi)sonra lift oyle bir noktaya gelir ki angle of attcak'i sifirin altina dusurmek gerekir. Yerine gore cruise flight bu hiza tekabul edebilir.
Yani cesitli degiskenlere bagli olarak (ornegin air density'den bahsetmedik) simetrik kesitli kanatla da ucar ucak, ya da bahsettigin kanat seklinin tam tersi ile de.


Simdi 90derece yan yatarak ucmaya gelince;
"Jet motorunun itkisi kaldirma kuvveti saglar" da bunun aciklamasi degil aslinda. Ucagin arkasindaki jet motoru nozzle'in yonune dogru bir itki saglar, haliyle yercekimine karsi koyan sey bu degil ucakta. Oyle olsa Dunya'daki atmosferi ortadan kaldirdiginda da ucmasi lazimdi ucagin..

Diger degiskenler sabitken airspeed arttikca kanattaki kaldirma kuvveti artar dedik. UCak yan yattiginda govdenin bir tarafi yere bir tarafi gokyuzune bakiyor, bu durumda ucagin yan yuzeyinden gecen hava akimi kaldirma kuvveti saglar. Tabii gorece yuksek bir airspeed ile birlikte. Cunku kanat olmadigi icin formuldeki baska bir degiskeni arttirman lazim, bu da airspeed.
Simdi diyeceksin ki ucak simetrik, yan yattiginda altta kalan taraftan akan hava kadar ustte kalan taraftan da akiyor, bu iki kuvvet birbirini sifirlar, yercekimini de ekleyince ucagin hizla yere cakilmasi lazim. Iste burada angle of attack devreye giriyor. Kanat yok ama vertical stabilizer var yatay posizyonda olan. Rudder yan yatmis olacagi icin angle of attack'i rudder ile ayarlayacak pilot.
Ucagin bu sekilde ucabilmesi icin duz ucus ya da kalkistaki ideal tirmanis acisi icin gerekli olandan cok daha fazla itis gucu gerekir. Cunku yan yatmis ucak govdesinin yarattigi lift kanadinkinden cok daha dusuk, haliyle yercekimine karsi koyabilmek icin daha fazla hiz gerekiyor, daha fazla hiz icin de daha fazla itis gucu.

Anlasilir oldu mu bilmiyorum ama kavramlara google'dan bakabilirsin, cok uzayacak diye aciklamadim:)
Daha ayrintili istersen ve sikilmadiysan ayrintili anlatmaya calisirim. Boyle yazarak anlatilmiyor pek, sekillerle gostermek lazim. Daha daha ayrintili istersen uzmanlar baksin:)

Cevabımı aldım teşekkürler :) Daha fazla bilgi beni aşar mühendis değilim.

bizim fikrimizin bir degeri yok aslinda, begendiyseniz asin, begenmediyseniz asmayin. begenmediyseniz icinizi sikacak ve ruh halinizi degistirecek sonucta.

ben rothko severim, posterini alacaktim, sonra baktim benim replika yapabilecegim seyler, tuval aldim boyalar vardi zaten, simdi bos zamanlarda mark rothkonun eserlerini yapiyorum kendimce, belki fikir olur bu.

ben pek beğenmedim resmi ya. hoşuna giden bir şeyin posterini alıp çerçeveyi silikonla birleştirebilirsin, az maliyetli ama gözüne hoş gelen bir şey olur enazından. duvara monte etmek için de tablo askılığı diye bir aparat var hırdavatçılarda satılıyor, çiviyle monte ediliyor. yok uğraşmayayım dersen cırtcırtlı 3m bantlar da iş görür.

Kötü. Yeni ve güzel bir tablo al.

İç açıcı bişeyler as, şeytanı falan çağırmak istemiyorsan.

Şöyle söyleyeyim.
Bir kova boyayı alıp yere döksem, olasılıklar bütünü bir araya gelip bundan daha anlamlı ve daha göze hoş gelen bir tablo meydana getirirdi. Yani hatta o kadar kötü ki mesela sabah sabah sinirlendirdi beni. Kızdım şimdi. Bir resim bu kadar kötü olmamalı.

Asma.

Terre dhermes

diesel only the brave. genelde bu ne güzel parfüm ya tepkisi alıyorum. kesinlikle önerimdir.

terre d'hermes
acqua di gio

Ansys Fluent en yayın olarak kullanılan, en başarılı CFD programıdır. Ansys'in bir de CFX isimli bir CFD programı vardır, onun ben post-process modülünü severim, yani çözüm bittikten sonraki sayısal/görsel inceleme meselesi. CFX o konuda epey kullanışlıdır. Gayet güzel bir arayüzü var. Zaten bunu bilen Ansys problemi FLUENT ile kurup çözdükten sonra sonuçları CFX'de incelemenize imkan verir.

FLUENT yaygın olarak kullanıldığı için merak ettiğiniz şeyler muhakkak forumlarda biryerlerde tartışılmıştır ve bu da size oldukça yardımcı olur. Öğrenmesi de kolaydır.

Soru yanlış.
Eksik bilgi var.
Biraz daha ayrıntı lütfen.

[(3800-3800*cos(π/180))^2 + (3800*sin(π/180))^2]^(1/2)

google 66.3216697876 birim diyor.

soru pek tabi olarak iki 3800birimlik eşkenar arasındaki açı 1 derece olan eşkenar üçgenin tabanı kaç birim olarak da çevrilebilir.

pardon ikizkenar demeliydim:(

Kosinüs teoreminden hesaplanır:

tr.wikipedia.org

Yanıt: 66.3217 birim

Ancak, eğer ilk çizginin ucundan, 1 derece döndürülmüş çizgiye olan en kısa uzaklığı sorarsan (ilk çizgiden ikinciye bir dikme inmek demektir.) bu da dik üçgende 66.3217'lik uzunluğu (hipotenüs olur bu) sin(89.5) ile çarparsın ve 66.3191 birim çıkar.

teşekkürler.

Kurulum klasörünün içinde var onun eğitim notları, orayı kurcalayın.
Bir de bana mail adresinizi mesaj atın size bir kitap önereceğim. Vaktiyle O kitabın yazarıyla iletişime geçip chapterlardaki örnekleri de istemiştim, sağolsun göndermişti. Onları da atayım size. Başka da hiçbiryerde hiçbirşey bulamazsınız zaten. Adını yazınca, resmi sitesini bulmak bile zor o software'in.

Yasak

Kantinler emanetçi olarak alıyor genelde. 2-3 lira bir şey veriyorsun sadece.

hala yasak. okulun kantinine yakındaki bir bakkala, kırtasiyeye falan emanet veriyorsun üstüne iki okuyup üfleyip sınava giriyorsun.

sınav giriş belgelerinde sınava alınmayacak nesnelerin isimleri yazıyor. anahtar, akbil, bozuk para vs dahil. müthiş saçma bir uygulama.

kapılarda polisler dedektörlerle kontrol ediyor. bu sistem ilk başladığında giriş belgesindeki karekodu bile okutuyorlardı ama artık yapmıyorlar sanırım. ben ösym'ye metro kartıyla nasıl kopya cekilebildiğine dair bir çalışma, emsal teşkil edecek bir olay veya bilimsel bir açıklama olup olmadığını sordum. 2 yıldır cevap gelmedi.

maçlara girerken o kadar sıkı güvenlik kontrolünden geçmiyorum ben.

eşyaları koyacak dolap zaten yok. şanslıysan kantinler belli bir ücret karşılığında eşyaları teslim alıyorlar.

tamam yasak olduğu aşikar da nasıl çözüyorsunuz sorunu?

@montauq, hocam devenin neresi doğru ki? 5-6 sene önce de millet sanki kredi kartı ya da anahtarla götürmüş gibi soruları.... haklısın. ben şimdi şehirlarası otobüsle gitsem o saatte otobüs yok. arabayla gitsem anahtar başa bela. bir gün önceden çıkayım, kaldığım yere emanet edeyim diyorum bu sefer ulaşımı nasıl halledeceğiz? hayırlısı.

@j r r tolkien hayranı, tamamdır. ben "yasak" diye bırakanlar için şey ettim. sorduğum soru (tam olarak) bu değildi ki?

Ben de çorabıma sokup girmiştim.

Son yapılan ales'te araba anahtarını botun içine sıkıştırarak okula girdim. sonra wc de bottan çıkartıp cebime koydum.

bir mesleğin varsa. 30 yaşında 4k para alabilirsin. çok ulaşılamaz bir rakam değil.

Senin elinde. Geçmişini değiştirebilir misin? Düşünmek, ailene kızmak durumunu daha iyi yapıyor mu? Aksine bunları yaparak önündeki olanakları da kaçırıyorsun bence. Aileni seçemedin ama hayatının kalanının nasıl olacağını seçebilirsin.

Sen psikolojik olarak sıkıntılısın. İnanç durumu eksik galiba sadece Allah değil konu kendine de inanmıyorsun. Ailenin bir sıkıntısı yok gayet normal. Türkiyede o kadar çok kişi var ki senin gibi biryerlere gelmek için gerçekten çabalayıp ailesiyle de bağını koparmayan.

Psikolog diyeceğim ama atar falan yapacaksın gibi.

Muhtemelen hayattaki başarısızlıklarına sebep ariyorsun baska bisey yok ortada. Aile falan yalan. Annesini 20 yasinda kaybetmis lise mezunu asgari ucretle girdigi pvc isiyle ugrasip simdi kendi dukkanini acacak kadar kendisini gelistirip patron olan bir kuzenim var. 2 kardesler abisi ise işsiz boş geziyo. Gel ikisini karsilastir ayni şartlar farkli sonuclar
Kısacası sebeplerle bahanelerle kendini kandirma plan yap uygulamak icin ugras
Kader gayrete asiktir.

valla ben daha realist konuşucam. ülkedeki milyonlarca, dünyadaki milyarlarca benzerin gibi çoğu zaman sıkıntı içinde, bazen de tadımlık gündelik keyiflerle miadını doldurup öleceksin, kendini buna ne kadar erken ikna edersen kafan o kadar rahat olur. o 4k maaş alan adamın da çok farklı olduğunu düşünmüyorum, o maaşı kimseye taşak emdirmeden vermezler bu ülkede. ben grafikerdim, gayet de kurumsal bir firmada 3500 liraya çalışıyordum. ama işini yapmak yetmez, ne kadar yaparsan o kadar fazlasını isterler, dedikodusu, aptalları, ayak kaydırıcıları da cabası. ayrıca evet senin doğmamak gibi bir şansın yoktu ama onların seni doğurmamak gibi bir seçenekleri vardı, ne var ki gençtiler, öngörüsüzdüler, toplumsala ayak uydurup gittiler. suçlu değiller, sadece aptallar, çoğu ebeveyn gibi. olan artık olmuştur, başka türlü olamazdı, buradan bir çıkış yok. ama olacak olanlar? işte burada simülasyondan da olsa bir umut ışığı var, yoksa da uyduruyorsun bir tane zaten. olanları bırak, olasılıkları kurcala. süper bir hayatın olur dersem yalan söylerim ama en azından katlanılabilir bir hayatın olabilir. selametle

2 yıl önce arkadaşın intihar etmiş. Onun yakınlarını düşün ve aynı şeyi yakınlarına yapma.

Bu mantıkla fakir ve cahil olmasalar seni yapmak adına sevismezlerdi sanirim. Kendilerine minicik bir teşekkürü cigerlerine dolan hava için etmelisin. İlla öleceğim diyorsan da elveda meyhaneci. 4k maaş diyor, 4k yıl mantık silsile icinde harcayarak/yonetememek. Hmme bunda da cahil diye nitelendirdigin anneciginin payı var diye mı düşünüyorsun? Çok tatlısın dostum.

Ayrıca çok paralar Almak da bir şeyi değiştirmiyor. Kimi kir onun da ne sorunları bar. Belki senden beter durumda. Oray bu kadar tapmayın. Ayrıca

yeraltından potlar +1

Ailenin tek suçu senin bu mantalitede,bencil ve beceriksiz olmana izin vermeleri.

hindistan'da sefil bir yerde ya da brezilya'da favelalarda da doğabilirdin. türkiye o kadar kötü değil. bence sen tembelsin, tembel olduğunu kabullenmek istemiyorsun aileni suçluyorsun.

tüm suç ailenin mi? vakti zamanında derslerini çalışıp iyi okullar kazansaydın. daha kötü şartlarda okuyup etmiş iş güç sahibi olmuş bi ton insan var. sonuç ; bu saatten sonra canını dişine tak çalış bari.

çok tepki gelmiş sana ama ben seni anlıyorum ya. hak da veriyorum. ben de geçmişimden kopamıyorum ve aileme çok kızıyorum. asıl mesele fakirlik değil burada bence ilgisizlik ve sevgisilik. bende öyleydi en azından. fakir olup da evlatlarını düşünen, bir gelecek elde etmeleri için çırpınan, çocuklarını destekleyen insanlar var. genelde öyle fakirlerin çocukları başarılı oluyor zaten. bunlardan biri de erkek arkadaşım benim mesela. adam çok fakir ama ilgi, sevgi ve destek dolu bir ailede büyümüş, doktor çıkıyor şimdi.

bir de yukarda klasik edebiyatlar yapılmış, işte 2 kardeş şöyle farklı böyle farklı. ben de kardeşimden çok farklıyım. çok daha fazla örselendiğim için olabilir mi mesela? aynı ailenin 2 çocuğu aynı şeyi yaşamıyor. böyle şeyleri ancak benzer durumda olanlar anlayabilir. burada yargılayıcı konuşanları aynı şartlara koysan kafayı sıyırabilir.

neyse, ailen hatalı evet. korkunç bir dünyaya bir çocuk getirmişler yapalım bizim de olsun, ana baba olmadı demesinler diye. ama sonrasını umursamamışlar. zaten çocuk yapmak da korkunç bir bencillik. bari bu bencilliğini çocuğuna bu korkunç dünyada yardımcı olmaya çalışarak telafi et. iyi imkan için çabala. ama yok... sen yardım al. kendi kendine kurtulmak çok zor bundan. kafanın içinde yardımla öteleyerek işine gücüne bakabilirsin sadece. işin gücün oturdukça da daha az takmaya başlarsın. başındasın her şeyin. küsme.

öldün mü ? ölmediysen biraz bende vuracağım.

bence hep bunlar hayatında biri olmaması ve gelecek hayali kurmamandan.

tv'lerde yoksul ve çocuklu insanlar gördüğünüzde, bunlar neyine güvenip çocuk yapmış, diye düşünmüyor musunuz? şimdi niye bu çocuğa böyle yükleniyorsunuz anlamıyorum. -istersen her şeyi başarırsın - diyen ucuz kişisel gelişim mavralarının kimseye bir faydası yok. bu çocuğun tek yanlışı, teknik bir detay olan maaş meselesini fazla ciddiye alması. yoksa 4k'dan fazla kazananların da burada sordukları soruları, herkes gibi onların da yaşamlarının arka plandaki sefaleti yeri geldiğinde görüyoruz. ayrıca ülkedeki milyonlarca işsiz, yoksulun hepsi tembel, hepsi yeteneksiz ve aptal olabilir mi? herkes insan gibi yaşamak için eşşek gibi çalışıp, doktor mu olmalı? benim için bu çocuğun ailesine ve hatta varsa ülkesine kızgınlığı anlaşılır ve kabul edilebilir. ondan sonrası ayrıca konuşulur ama bu kızgınlık, sorgulayan bir zihin için özellikle genç yaşta çok doğal.

geçmişin çoktan senden koptuğunu idrak ederek. ne yaparsan yap o artık geçmiş. ve hiç bir şekilde değiştiremezsin. elinde sadece "şu an" var. onunla haşır neşir ol. geleceği de salla. ona da ne yaparsan yap tam "şu anda" ulaşamazsın.

ben de sahip olamadığım koşulları, genel olarak kendimce dibe batış olarak gördüğüm şeyleri düşündükçe (mesela daha eskiden "yaf bir mustang sahibi olmak ne hoş olurmuş, umarım bir gün olur" diyebiliyorken, artık böyle bir şeye sahip olamayacağımı biliyorum. efsanevi bir loto vurmadıkça tabi.) önce biraz bunalıyorum "ego yaptığım" için. sonra doğuştan kör olanları düşünüyorum. altından kakası temizlenen yatalakları düşünüyorum. yürüyüp, koşamayanları düşünüyorum. ve bunaldığım için kendimi ayıplıyorum hemen.

Burada herkesin yazdıklarında ders alınacak unsurlar görüyorum.

ARKADAŞLAR CEVAPLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.

VARSA BAŞKA TAVSİYELERİNİZ YAZIN LÜTFEN.

FARKLI BAKIŞ AÇILARI İSTİYORUM.

ŞİMDİYE KADAR BENİ EN İYİ @yeraltindan potlar ANLADI.

Lütfen yazın.

deneme süren neydi? eğer 2 aylık bir deneme süresi konuştuysanız 2 ayın sonunda bu durumu görüşebilirsiniz. bir de direktör de bilir neyin ne olduğunu yani işi resmiyete dökmeden önce direktöre de bir fikir danışabilirsiniz.

2 ay biraz erken gibi geldi bana

Ben de isi kaybetmemek adina dusuk bir maas talep etmistim. 8. Ayin sonunda elde ettigim bir basari sonrasi amirim maasima zam yapmisti. Aslinda hic bu konuyu acmamistim, kafama takmaya baslamadan yukselttiler. Sen biraz erken kafaya takmaya baslamissin.

bir defa cidden düşünmüştüm ama yemedi, hayata bağlayan şeylerse çok az sanki ya da ben hala depresyondayım

meraktan ya çok basit. yakın ve uzak gelecekte neler olup bitecek acaba çok merak ediyorum.

hani, yaşamak yerine boşlukta süzülüp olan biteni sessizce seyreden bir ruh olma şansım olsaydı ciddi düşünürdüm.

Cesaret edememek

yaşayarak ediyorum

Yaşamayı seviyorum. Ayrıca umuttur insanı hayata bağlayan. Umutlarım var.

ara sıra depresyonda gibi olsam da iyi olduğum zamanlar yaşamayı seviyorum ve henüz yapmak isteyip de yapmadığım çok şey var. ayrıca intihar sizi sevenlere karşı yapılabilecek en büyük ihanettir diye düşünürüm. sevdiklerimin üzülmesini istemem.

yapmaktan zevk aldığım şeyler var.

sabahları kakamı yapmaktan aldığım zevk.

Zaman zaman ağır bunalımlara giriyorum. Fakat intiharı düşündüğüm stresli durumlarda kendime şunu sorarım: Neyle karşılaşacağını biliyor musun? Burada işin bitti mi? Geride tamamlanmamış en ufak birşey kalmışsa, işte o lanet şey beni hayatta tutmak için yeterli bir sebep. Bunalımlarla dolu şu hayatta en büyük saçmalığın kendi hayatlarımız olduğunu kabullendim ben, yaşayıp öleceğiz, o kırmızı çizgi dümdüz olacak ve bu olana dek ben buradayım.

Daha neler yaşayacağımı merak ediyorum.
Okunmamış kitaplarım, izlenmemiş filmlerim var.
İzlemek istediğim oyunlar, gitmek istediğim konserler, sahnede görmek istediğim müzikaller var.

En az 10 ülke görmeden bu fikri kendime yasakladım.

Her koşulda çok yaşlandığımda düşündüğüm bir eylem. Evlilik çoluk çocuk olmayacağı için yalnız kalacağım. Bu yüzden elden ayaktan kesilmeye yakın intihar eder o durumu yaşamam diye tahmin ediyorum. Bakalım ne olacak, göreceğiz.

Bir umuttur yaşamak

AAH BEE. CİGERİMİ DAĞLADIN FRECIL LEYDİ. cevabı beğenir misin bilmem ama kendimce anlatayım. arkada da şu çalsın: www.youtube.com ~göz dol duygulan~

ben hep depresif biriydim. 18 ve 20 yaşında üst üste iki ağır depresyon geçirdim. 18'deki gerçekten korkunçtu, ciddi anlamda sıkıntılıydı. 20'deki daha hafifti. sosyal anlamda falan biraz daha iyiydim, toparlanmıştım. onda "ölme isteği"nden ziyade yaşama ilgisizlik vardı. "niye hala ölmedin o zaman aq çocuğu?" dersen, hayatımı eskisi kadar dramatik ve değerli bulmuyorum. intihar etmem için aşırı trajik ve ağır bir şey yaşamam lazım - ne bileyim savaş çıkıp da bütün ailemi gözümün önünde kurşuna dizmeleri örneğin. gerçi o zaman bile intihar etmem muhtemelen; ha kafa komple çizilir ama ölmem yine de. çok duygusalım, çok dramatiğim tamam ama nasıl desem içten içe o "sen kimsin olm" bilinci oturdu. intihar etmeye değecek bir şey bulamıyorum.

hayatı çok seviyorum diyemem ama hayatın parçası olmayı seviyorum. güzel bir şey. hep verdiğim bir örnek vardır mesela: rusya, kırım'ı ilhak ettiğinde ben kahvaltı ediyodum. domates yiyodum, ev arkadaşım "HİÇ İNGİLİŞ BREKFIST YEMEDİM LA, DUR BAKİM ŞUNA" deyip tabağı çekiştiriyordu. kadıköy'de bi yerden sipariş vermiştim öyle görünce. ne bileyim tayyip'i gördüm. trump'ı gördüm. 100 sene sonra tarih kitaplarında anlatılacak olayları domates yiyerek televizyondan izledim. bunu seviyorum. yaşamak için bir sebebe ihtiyaç duymuyorum açıkçası. ölmemi gerektirecek bir şey yoksa yaşama tutunmak çok zor değil. soğuğu seviyorum. karı seviyorum. buz hokeyini seviyorum. karpuz yemeyi falan da seviyorum, işim sadece soğukla değil hehe. gerçekten üst üste ve çok trajik şeyler yaşamadığım sürece intihar etmem ya, ne edicem. kendimi ortadan kaldırmaya değer bulmuyorum yani açıkçası. yaşamaktan yorulursam da oblomov gibi bir odaya çekilir, ölmeyecek kadar çalışır, sığır gibi yaşarım. kime ne. niye öleyim amk, başkası ölsün. sonunda ölmeyecek olsam neyse. yine ölcem ki. benim gibi insanlar için bir yerden sonra karamsarlık, bunalım vs. zaten dünyanın varsayılanı oluyor. depresyona girdim diye intihar etmiyosun o zaman. gerçi belki de depresyona girmiyoruzdur, kim veriyo ki bunun kararını? böyle acayiplikler işte. insanın aklı ermiyo. o yüzden ne ölcem.

Erkek arkadasim uzulur.kuşum yalniz kalir.

Zaten öleceğim.

Aklımın köşesinden geçmedi. O kadar romantik değilim. Ayrıca queen dinliyorum karamsarlığa bağışıklığım var.

Hayattan zevk aldığım şeyleri keşfettim, onlara eğiliyorum.
Maddi ve manevi durumlardan bağımsız olarak modumu yükseltecek şeyleri buldum, onlara abanıyorum (spor gibi)
Sevdiklerim var, çok üzülürler gibi geliyor
Geleceği merak ediyorum

Bi de irreversible seyler insani korkutur.bi daha geri alamiycaksin.bi daha husnu ariknin hosgeldin sarkisini dinleyemiyceksin.bi daha biseyi yapamiycak olmak seni o seyi yapmaktan ali koyar.ve belirsizlik var ölumun sonunda.belirsizlik korkutur.

2 aylik halinden beri bakip buyuttugum kedimi asla terk edemem, aramizda fazlasiyla guclu bir bag var. O'nu gücüm ve nefesim yettikçe koruyacagim. En zor zamanlarimda bile hep o'nu dusundum.

cesaretim yok

Korkarım
Ailem, sevdiklerim ne yapar diye düşünürüm
Yaşamayı seviyorum, hayatta zevk alıyorum, mutluyum
Yapmak istediğim şeyler var
Yaşlı halimi merak ediyorum

Diğer taraftan, en korktuğum şeylerden biri, yaşlanınca başkalarına muhtaç hale gelip acı içinde ölmeyi beklemek. Eğer öyle bir duruma düşersem ötanazi yaptırmak isterim, ya da intihar edebilirim.

massive attack'ın yeni albüm çıkarması

annem üzülür

Hayatta kalma içgüdülerim izin vermiyor

belki bişey olur be. bir şeyler değişir falan, olabilir yani. ölüp de olmaz etmeye gerek yok.

Annem üzülür , gerisi umrumda değil.

Zaten öleceksin acelem ne. Bu hayattta yaşayıp görmem gereken onca iyi ya da kötü şey varken. Hiç acelem yok. Azrail'e zaten tanışıcam

Annem üzülür+1

Düşünebildiğimi fark ettiğim günden beri yaşamı sevmiyorum. Ve inançlı bir insan olduğumdan dolayı; diğer tarafta mutlu olacağımın garantisi yok. Ara sıra mutlu anlarım da olmuyor değil, o yüzden bu tarafta iyi kötü kontrol kendi elimde, gittiği yere kadar gitsin.

dün kafaya takıp ağladığım şeyleri bugün gördüğüm buna üzülen kafamı s.k.m diyorum. buna mı takmışım kafayı diyorum. ortaokulda sular seller gibi aşık olup mavi gözlerine yandığım kızı üniversitede tanımamıştım. kız kendi geldi. kız acaip çirkin bir şeymiş. ben bunun neresine aşık oldum demiştim.
allah her şerde bir hayır vermiş derler. doğruluğuna şahit oldum. o anda beni üzen şeyin aylar sonra gerçekten gereksiz olduğunu gördüm.
hıncal uluç'un seneler önce yazdığı şu yazıdaki hikaye
www.sabah.com.tr

Acele etme bro. Bir hayatımız var. O da kısacık ve bitecek bu ucu, bucağı belirsiz alemde. Ölüm elbet gelecek. Ve hayat ne kadar kötü olursa olsun ölüm en sıkıcısı.

Daha tadacağım çok şey var. Maddesel olarak bakmamak lâzım, mesela torun sahibi olmak gibi. Dünyayı gezmek var, yeni insanlar var, arkadaşlar var. Hepsi güzel.

encrypted-tbn2.gstatic.com

Eskiden istiyordum. Artık istemiyorum. Neden intihar edeyim? Ya sonraki yaşamım şu ankinden daha zor olursa? Nereye kadar intiharlarla gidebilirim ki?

yaşamak <3 ben
sevdiklerim üzülür
annem kafayı yer, babam kesin kalp krizi geçirir.
anne olmak istiyorum

şu an ölemem..

direkt acısız olarak ölememekten korkuyorum

@xu :) budur !

genelde o tarz firmalar solidworks'le çalışıyolar.

Fiyat öncelikli kriteriniz ise Solidworks'ten başka uygun bir seçeneğiniz yok gibi görünüyor (Eğer Spaceclaim hala Ansys bünyesi haricinde satılabiliyorsa onu da düşünün.).

Ancak Solidworks iyidir, kullanımı son derece pratik ve akılcıdır. Oldukça yaygın olarak kullanılması, internet ortamında ihtiyacınız olan bilgiye ulaşımınızı da kolaylaştırır.

Hazır makine parçalarının bulunduğu bir kütüphanesi mevcut. Temel bir simülasyon eklentisi var ancak basit analizleri halletmekle sınırlı. Bahsettiğiniz analizleri gerçekletirebilmek için Solidworks Simulation eklentisine de ayriyetten para ödeneniz gerekebilir.

google sketchup'a bir bakabilirsiniz

montaj dediniz, solidworks+1 diyorum. kendimçalışarak baya temel oluşturmuştum. ucuz değildir tabi.

Analiz modülünü aktif olarak kullanacaksanız CATIA iyidir. SolidWorks işinizi görür ancak işletme için lisans almanız gerekli.

Başka bir siyasi parti açısından düşündüm, kendi fikrimi denemek için(alevi-chp denklemini kullandım). Sonuç değişmedi, yine entry'nin silinmesini dilerdim.

Bir düşünceyi susturmak için onu terörize etmeye çalışmanın, herhangi bir ifade özgürlüğü kapsamına girmeyeceğini sanıyorum. Elbette hdp eleştirilmeli ve pkk ile bağları sorgulanmalı. Ancak bunun bir dili ve yöntemi olmalı. Kürtler ve hdp hakkında konuşmaya çalışan herkes, 'terörist' olarak yaftalanıp susturulmaya çalışılmamalı.

Bence eleştiriniz tahammül sınırları içerisinde. Ayrıca gerçeklerden bahsetmek ırkçılık olmaz. Bence haksız yere uçurulmuşsunuz.

Keske akp yi de bu kadar kollasa..

Not: akp den nefret ederim. Sadece adil olmasi inancindayim.

Birkaç entry üst üste silindiyse sonrasında uçma gerçekleşmiş olabilir. Herhalde tek bir entry üzerinden işlem yapılmamıştır. O kadar leş yazılar var ki sözlükte halen, şu yazılanda gg'lik bir şey bulamadım. Çirkin, bomboş ama gg'lik değil. Belki "tanım değil" kapsamında silinmiştir.

7 Haziran öncesinde Ankara Sincan'da HDP binasını basan insanlık artıkları bağış için toplanan yaklaşık 4000 tl'lik parayı çalmışlardı. Not düşeyim de, belki yazdığınızdan utanırsınız birazcık.

@protector
tartışma açmak için yazmıyorum önce bunu belirteyim.

hdpliler apo posteri taşıyor, hatta mitinglerinde v.s. kullanıyor bunda bi sorun yok anlaştık?.
bazı hdp seçim bürolarında zamanında molotof malzemeleri bulunmuştu diye hatırlıyorum. haberi bulursam eklerim. kaldi ki bunun neresi gge olabilir?
chp veya başka bir parti için düşünelim. maalesef molotof kokteyli ile başka bir partiyi eşleştiremiyorum.

ayrıca uslup garip olmuş ama entrynin amacı biraz da hdp binası yağmalayanların içeride neyi yağmayacakları ile dalga geçmekti, sonuçta bir siyasi parti binasında ilgili partinin afiş ve bayrakları dışında ne bulabilirsiniz ki? :)

Yazdığım ek (Sincan'da olan mevzu) neyi yağmalayabilecekleri ile ilgili cevap olmuştur diye düşünüyordum ama hala gülücük atıyorsunuz.

Orası bir siyasi parti bürosu ise bilgisayar, projeksiyon, partinin bağış paraları, ertesi gün gelindiğinde alınmak üzere bırakılmış kişisel eşyalar, kısacası her şey yağmanın kurbanı olabilir. Bu kadarını düşünmek çok mu zor? İlla ki konuşmuş olmak için konuşup, araya 1-2 klişe sıkıştırıp popi toplamak bizim insanımızın özelliği sanırım.

bu arada sözlükten atılmak gerçekten umrumda değil, zaten son zamanlarda iyice kutsal bilgi kaynağından kutsal çöp kaynağına dönüştüğü için ben de arada çok ta dikkat etmeden yazıyordum. zaten herkes onlarca çaylak hesabı açıp uçuruldukça yeni hesaplarından yazıyor, ben de öyle yapacağım muhtemelen.

tek üzüldüğüm duyuru hesabımın da gitmiş olması, duyuruyu kullanıyordum arada.